80’lerin nihayetinde üç şahsiyet karakteristik bir Amerikan ailesini, birtakım vakitler tırmanan bir stres öyküsünün içerisinde ele alan Karda Bir Beyaz Kuş, orta yaş bunalımında mükemmeliyetçi bir ana, işten eve evden işe gidip gelen mülayim görüntülü bir baba, sancılı büyüme ve cinselliği keşfediş yaşlarında annesinin aniden ortadan kaybolmasıyla hayatın gerçekleriyle yüz yüze artan genç bir kız olan Kat’in öyküsünü anlatıyor.
Dışarıdan kusursuz aşikar Connor ailesinin iki ebeveyni; Eve ve Brock arasındaki temasta her daim baskın doğrultu olan ve kocasını devamlı hakir gören Eve, orta yaş sendromu girmiş ve gençlik yıllarının elden kopup gitmesine dayanamayan ve gözlerinin önünde her geçen gün daha fazla güzelleşen kızını kıskanan bir annedir. Bir öğleden sonra Eve'in bir anda sırra kadem basmasının ardından ise birlikte zaman geçiren baba kız, bir süre Eve’in geri dönmesi umuduyla beklemeye başlar. Beklemenin ardından bir süre sonra tedirgin olarak polise giden baba, polisten elle tutulur bir cevap alamayınca geride bıraktıkları ömürlerine geri dönerler. Kat üzerindeki baskıların artması sonucunda, daha rahat hareket etmeye ve annesinin ortadan kaybolması sonucunda kendisini gözden geçirmeye yani değerlendirmeye başlar. Rüyalarında annesi ile konuşan Kat, erkek arkadaşının dahi ondan giderek uzaklaşması ile daha yetişkin bir bağlantı arayışına yönlenir ve kendini en yakınındaki adamın kollarına bırakır.
Karda Bir Beyaz Kuş filmi, gençlik bunalımı olarak başlayan gerilime göz kırparken, ünlü yönetmen Araki filmin esasen sonuna tedirgin edici atmosferi korumayı başarıyor. Akıllardaki tek soru ise Annenin başına ne geldiği gerçeğidir. Bu durum her ne kadar belli bir noktadan sonra cevaplanabilir olsa da filmin sürprizli sonu seyirciye yeterince bir şaşkınlık duygusunun ortaya çıkışını yaşatıyor. Kat ve babasının yaşadığı kasvetli yaşamı izleyiciye geçirmeyi başarabilen Araki, gene tarzından taviz vermeden ergen cinselliğini kullanarak bir zayi öyküsü anlatırken, nostaljik dokunuşlarla beslenmiş filmin oyuncu kadrosu şayet, nerdeyse filmin önüne geçiyor